8 Aralık 2010 Çarşamba

SULTAN II. ABDÜLHAMİD HAN

Belki de gerçekten suçluydu, kötü bir insandı. Çünkü Osmanlı topraklarında petrol araması yaptırıp 65 yerde petrol buldurması, bunun üzerine Musul topraklarını şahsi parasıyla alıp sömürgecilerin eline geçmesine mani olması..
Ya da Yahudilerin 5 milyon altın teklifine rağmen Filistin’e yerleşmelerine izin vermemesi (tahtan indirildikten sadece 8 yıl sonra emellerine kavuşacaklardır), vatan hainliğidir,
Ne bileyim; 240 üyeli Osmanlı meclisine 140 Türk vatandaşı sokmayı beceren İttihatçıları dinlemeyip meclisi kapaması,
Baskı yaparak devletin ömrünü 30-40 yıl uzatması, böylece o yıllarda daha genç bir subay olan Mustafa Kemal’in Türk milletinin kaderinde rol almasına vesile olması suçtu?
Belki de Prof.Dr.Yılmaz Öztuna’nın dediği gibi;
“Milletimiz bu hükümdarın dehasına çok şey borçludur”
Belki de Prof.Dr.İlber Ortaylı’nın dediği gibi;
“Osmanlının son hükümdarı, son evrensel imparator II. ABDÜLHAMİD’dir”
Lütfen düşünün bizim kadar köklü tarihi olup da o tarihe sırtını dönen, iftira atmaktan zevk alan, Osmanlıyı kötülemeyi Cumhuriyetçilik sayan, laik düşünceyle dinin egemen olduğu bir sistemi eleştiren, okumak yerine duymakla yetinen, araştırmadan her konuda uzman olan kaç millet vardır?
Lütfen bu yazılanları tek tek araştırın, belki o zaman ne demek istediğimizi anlarsınız..
ALINTIDIR.

4 Kasım 2010 Perşembe

OSMANLI'DA YAŞANMIŞ BİR OLAY

İşte Osmanlı ...

19.yüzyılda Almanya nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir yakasında
Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.

Fransızlar, her sene nehrin Almanlar'daki kısmına geçip mahsulün tümünü
toplayıp götürüyorlardı.

O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla ses
çıkaramıyorlardı tabiî. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.

Mektupta şöyle denmektedir:

"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden alıyorlar.
Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı, İslamiyet'in de
halifesisiniz. Bizi şu zulümden kurtarın. Asker gönderin. Ürünlerimizi
bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."

Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardım isteğini inceleyen
padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez; yalnızca asker
elbisesi göndermeyi kâfi bulur ve cevabı bir mektupla beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar:

"Fransızlar korkak ademlerdir.
Onlara yeniçeri göndermemize gerek yoktur.
Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kâfidir."

Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin.
Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerınde dolaştırın. Karşıdan gören
Fransızlar için bu kâfidir."

Bağ bahçe sahipleri hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında
dolaşmaya başlarlar.

Ertesi gün, karşıdan gelen haber, Almanlar'ın sevinç çığlıkları atmalarına
sebep olur:

"Osmanlılar'dan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan köylerini
de terkederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar.
Mahsulünüzü rahatça toplayabilirsiniz. Zulüm sona ermiştir."

Bu olay, Mülhaymli'lerin gönüllerin de taht kurmuştur.
Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym a bağlı Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar.

Şehrin en yüksek binasına da Osmanlı bayrağı asarlar. Ayrıca, halen
olayın yıldönümünde de şehirde bir karnaval düzenleyip ,
hadiseyi temsilen kutlarlar.

30 Ekim 2010 Cumartesi

İLGİNÇ BİLGİLER ...


» Bir kilo limonda,bir kilo çilekten daha fazla şeker olduğunu,
» Timsahların renk körü olduğunu,
» Sadece erkek kanaryaların öttüğünü,
» Yarım kilo bal yapabilmek için arıların iki milyondan fazla çiçekten bitki özü toplamak zorunda olduklarını,
» Tarantulaların iki buçuk yıl hiçbir şey yemeden yaşayabildiklerini,
» İncilerin sirkede eridiklerini,
» Havuca rengini veren bir karotenin olduğunu,
» Venüs’ün saat yönünde dönen gezegen olduğunu,
» En fazla asfaltlı yola sahip olan ülkenin Fransa olduğunu,
» Sihirli sözcük olan ‘‘Adrakadabra’’nın ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylendiğini,
» Eyfel Kulesi’nin tepesine çıkabilmek için 1.792 basamak çıkmak gerektiğini,
» Türkiye’nin kişi başına alkol tüketiminde dünya 3.’sü,sigara tüketiminde ise dünya 4.’sü olduğunu,
» Domuzların vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamadıklarını,
» Dünya nüfusunun % 50’sinin hiç telefonla konuşmadığını,
» 1 saat boyunca kulaklıkla bir şey dinlemenin kulaktaki bakteri sayısını % 700 arttırdığını,
» Çakmağın kibritten önce bulunduğunu,
» Parmak izleri gibi dil izlerinin de insana özel olduğunu,
» Dünyadaki fotokopi makinelerinde meydana gelen arızaların % 23’ünün makinelerin üzerine oturarak kendi popolarının fotokopisini çekmek isteyen insanlardan kaynaklandığını,
» Hindistan’da sokakta tuvaletini yapmanın yasal olduğunu,
» Çinde yere tükürmenin serbest; ama balgam üzerine basmanın yasak olduğunu,
» Rusya’da erkek erkeğe dudaktan öpüşmenin sevgi ve saygı ifade ettiğini,
BİLİYOR MUSUNUZ?

13 Ekim 2010 Çarşamba

Su samurlarının,akıntılı sularda uyurken birbirlerini kaybetmemek için eşleriyle el ele tutuştuklarını biliyor muydunuz?

30 Eylül 2010 Perşembe

BİZİM KADINLARIMIZ; KRALİÇEMİZDİR!

İngilizler Soruyor?
Bir ingiliz sorar;
- Kadınlarınız neden yabancıyla el sıkışmıyor?

Müslüman cevap verir;
- Siz neden kraliçe Elizabet'le el sıkışamıyorsunuz?

İngiliz;
- Herkes onunla el sıkışamaz, o bir kraliçe!
- Sadece bazı belirli kişiler el sıkışabilir onunla...

Müslüman da cevap verir;
- Bizim Kadınlarımız da Bizim Kraliçemizdir!
- Helali Olmayanlarla El Sıkışmazlar..!

2 Eylül 2010 Perşembe

FATİH SULTAN MEHMED HAN FARKI!

Adı dünya tarihindeki büyük kumandanlar arasında anılan Napolyon Bonapart'a, Saint Helena adasında hapis bulunduğu sırada "Kimler büyük adamdır?" diye sormaları üzerine Bonapart'ın Fatih Sultan Mehmed'den bahsederek:

"Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. 'Niçin?' derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki o da şudur..

Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım. O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır" diyerek bir hakikati ortaya koyduğunu...Biliyor muydunuz? 

5 Ağustos 2010 Perşembe

HIRİSTİYANLIĞIN ŞÖVALYESİ VE TÜRK'ÜN ETKİSİ!

16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin gelişme yolu üzerinde direnmiş ve Türk orduları ile savaşa tutuşmuş olmasından dolay Katolik Avrupa tarafından kendisine "Hıristiyanlığın şövalyesi" ünvanı verilen Boğdan Beyi Büyük Stefan'ın ölüm döşeğin de, evlatlarına gayet ibretli bir şekilde:

"Belki de yakında himayeye muhtaç olacaksınız Asla Rus'a yanaşmayın. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiğini …biliyor muydunuz?

9 Temmuz 2010 Cuma

SAYGI!

Eski Osmanlı kültüründe bir incelik örneği olarak, çarşıya inerken veya eve dönerken, büyüklere hürmet sadedinde bir yaşlı zatın yanından geçip gidilemediğini, ancak onun:"Geç oğlum ben yavaş yürüyorum... deyip müsaade etmesinde sonra önünde geçilip gidilebildiğini...Biliyor muydunuz?

25 Haziran 2010 Cuma

TÜRKLER HİÇ CENNET'TE YER BIRAKIR MI?


Osmanlı Devleti'nin zirvelerde şahlandığı, akıncılarının Avrupa içlerinde at oynattığı bir dönemde. kilisede bir papazın vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennet'in de kendilerine ait olduğunu... " söylemesi üzerine. bu taksime aklı yatmayan cemaatten bazılarının büyük bir ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi yurtlarımızdan çıkaran Türkler hiç Cennet'te yer bırakırlar mı?" dediklerini...


Biliyor muydunuz?

30 Mayıs 2010 Pazar

OSMANLI VE ZEKAT


Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanın, günlerce dolaşıp yıllık zekatını verebileceği fakir birini arayıp bulamadığını


Bunun üzerine zekatının tutarı olan parayı bir keseye koyarak Cağaloğlu'ndaki bir ağaca asıp, üzerine de:


"Müslüman kardeşim, bütün aramalarıma rağmen memleketimizde zekatımı verecek kimse bulamadım. Eğer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdığını..

Ve bu kesenin üç ay kadar o ağaçta asılı kaldığını...Biliyor muydunuz?

17 Nisan 2010 Cumartesi

CEVABIN BÖYLESİ!

Bariş Manço Fransa'da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuktur... Küstah bir spiker vardır ve Baris Manco ile dalga geçmektedir...

Sürekli,"İste Türk,yani barbar, vahşi vs..." demektedir...
Bariş Manço daha fazla dayanamaz ve spikere "yanınızda kâgit para
var mı?" diye sorar!

Bu soruya spiker şaşırır ve "evet var ama n'olacak" der...
Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâgıt paraları çıkartır... Bu olaydan az önce Bariş Manç o canlı yayında"Anahtar" adli şarkısını söylemiştir...
Bu şarkının bir bölümü şöyledir:
"Beş Akif- bir Saat Kulesi,
iki Kule-bir Fatih,
beş Fatih-bir Mevlana,
İki Mevlana-bir Sinan"...

Bu sarki bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki
Türk parası olan banknotların arkasında fotografı olan kişilerdir...
Bariş Manco spikere sorar: "Bu paranızda fotografı olan kişi kim?" Spiker: "General......."
Bariş Manço diğer paralardaki fotografları olan kişileri de sorar,
spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,
"General.......", "Amiral...........",
"Komutan............." Spikerin bu
"Falanca General,falanca Amiral, falanca Komutan"
cevabından sonra, bu sefer de Bariş Manço cebinden Türk
paralarını çıkarır... Spikere derki:
"Bu parada fotografı olan kişi Mehmet Akif Ersoy'dur.
şairdir...
Bu fotograftaki kişi
Mevlana'dir.
Düşünürdür...
Bu paradaki fotografi olan kisi FatihSultan Mehmet'dir.
Adaletin sembolüdür...
Bu paradaki
kisi ise ATATÜRK'tür. "Yurtta barış,dünyada barış"diyen kişidir...
Bizim paralarımız bunlar... Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni
insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına "şairlerimizin",
"düşünürlerimizin", "bilim adamalarımızın"fotograflarını bastık...
Siz Fransizlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz icin paralarınızın arkasına
hep savaş adamlarının fotoğraflarıniı basmişsınız!"der...
Bariş Manço'nun bu cevabından sonra televizyon
yöneticileri canlı yayını keserler ve spikeri oradan kovarlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, 

yeni spiker Bariş
Manço'dan ve Türklerden özür diler, programa böylece devam edilir..
.

3 Mart 2010 Çarşamba

OSMANLI FARKI!


600 yıllık Osmanlı Devletin de, çoğu zaman zenginlerin zekat ve sadaka verecek fakir insan bulamadıklarını 
biliyor muydunuz?

1 Şubat 2010 Pazartesi

MASUMİYET...


Masumiyetin, Bosnalı bir çocuğun katliamda ölmeden önce annesine sorduğu soruda saklı olduğunu
 biliyor muydunuz? 

''Çocukları küçük kurşunla öldürürler değil mi anne?''